İnstagram paylaşımlarını 7 milyon insan takip ediyor. Bir video paylaştığında sadece Türkiye’den değil Dünya’nın her yerinden insanlar tarafından izleniyor. Hele O ‘tuzlama hareketi’ efsane oldum durumda.
Yazı: Fedai Çakır
Gerçek adı Nusret Gökçe, 34 yaşında Erzurumlu bir maden işçisinin oğlu. İlk okul mezunu. Kasap çıraklığından bu gün ustası Cüneyt Asan’ın öğretileri, ortağı Mithat Erdem ve Ferit Şahenk ile dünya markası olma yolunda ilerliyor.
Bir röportajında ilk iş yeri açma macerasını şöyle açıklıyor; ” Mithat Erdem, eski bir dostumdu. Ben emeğimi koydum, o parayı. İsim ne olacak dedi, bir kağıda Nusret yazdım, ‘et’ kısmını ayırdım. ‘Parayı ver, kısa süre sonra sana bir para sayma makinesi alacağım, para sayacaksın’ dedim. 5-6 ay sonra tüm yatırım çıkmıştı. Payıma düşeni ödemiştim.” Daha sonra ustalar ligi diye tabir ettiği ortaklığını Ferit Şahenk (Doğuş Grubu) ile yapıyor.
Ünü yayıldıkça yayılıyor. “Yolda yürüyemez oldum, herkes benimle selfie çektiriyor. Anneler, “Oğlum mutfağa giriyor, bonfile yapıyor, sizin gibi tuzluyor ve videosunu çekip YouTube’a yüklüyor” diyor.”
Dünyanın en çok izlenen talk show’larında ondan bahsediliyor. Bir çok ülkeden Reklam teklifleri yağıyor. Avustralya’da duvar resimlerim yapılıyor.
“Tamam, benim de hedeflerim vardı. İlk işe başladığımda, “Türkiye’nin en iyisi olmaya çalışacağım!” diyordum. Dubai’yi açtıktan sonra, “Ortadoğu’nun en iyisi!” dedim. Ama bu kadarını ben bile hayal edememiştim!” diyecek kadar da mütevazi.
Ayşe Arman’ın Neden milyonlarca insan seni takip ediyor? sorusuna cevabı ise hayli sade ve kendi olduğunu kanıtlarcasına cevaplıyor. “Çünkü yapılmamış bir şeyler gösteriyorum. Orada, etle birtakım numaralar çeken bir adam görüyorlar. Ama el becerilerimi filan da görüyorlar. Bir de role giriyorum, karizmatik havalar basıyorum, kendimle dalga geçiyorum. E, hoşlarına gidiyor. Fark yaratıyorum yani. Millet, zaten oyalanacak bir şey arıyor, “Dur bakayım Nusret ne paylaşmış, biraz gülelim!” diyor.
Sanıldığının aksine bir sosyal medya ekibi yok. Videoları o anda garsonlardan hangisi boştaysa, o çekiyormuş.
“Fikri buluyorum, birinin eline telefonu veriyorum, çekiyor. Benim menajerim yok, PR’ımı yapan yok, akıl danıştığım biri yok, her bi haltı kendim yapıyorum.”
İşte Nusrte’in et yeme konusunda ki görüşleri de şöyle;
“İnsanların yeme kültürünü ve ete olan bakışını değiştirdim. Hayatımızda et her zaman vardı. Ama eskiden eti dinlendirerek bu şekilde yemezdik. Yani içi pembe ve sulu çok fazla isteyen ya da yiyen yoktu. Yapmış olduğumuz sunumlarla, pişirme şeklimizle, servisimizle yeme kültürünü değiştirdik.” ve
O tuzlama hareketi nasıl çıktı?
“Kendiliğinden oldu aslında. Gerçek bir hareket o, hava olsun diye yapılmış bir şey değil. Bir imza. Benim imzam. Tablo yapıyorsun, tabloya son dokunuş gibi düşün. Ete de son dokunuş, eti kutsuyorum.”
Nusret Gökçe, ünlüler ile olan ilişkilerini ve onların damak tadını Akşam Gazetesinden Önder Sarıahmetoğlu’na anlatır.
“Orhan Gencebay: Orta-iyiye doğru pişmiş yağsız, yumuşak et sever. Ajda Pekkan: Gizli gurmedir. Gözü kapalı servis yapın ne yediğini söyler. Steak tartar’a bayılır, Spagetti ve Kafes tercihleridir.
Acun Ilıcalı: Acun Abi de oldukça yoğun tempo çalışan bir adam. Et çok sever. Antrikot’a bayıl
Aziz Yıldırım: Başkan az ve öz yer. Lokum ve Kobe sever…”