CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan’ın Hayvan Hakları Yasası’nın bir an önce çıkarılması talebi hayvanseverlere umut verdi. Hayvan haklarına ilişkin taslağa göre işkence yapan, öldürenlere 4 aydan başlamak üzere 4.5 yıla kadar hapis verilebilecek. Nesli yok olma tehlikesi altında olan hayvanları öldürenler 7 yıla kadar, hayvanları dövüştürenler de 2 aydan 2 yıla kadar hapse mahkûm edilecek. Sahipli hayvana karşı işlenen suçlar sahibinin şikâyetine, sahipsiz hayvanlara işlenen suçlar ise Tarım ve Orman Bakanlığı’nın savcılığa başvurusuna bağlanacak.

Sokak hayvanları Bal ile Betty filmi ile 2016’da ilk kez hayvanların ve çocukların baş rollerini oynadığı filmin yönetmeni Fedai Çakır’a yeni yasa ile düşüncelerini sorduk.

Röportaj: Akan Bozat

YASANIN ÇIKMASI VE UYGULANMASI ÖNEM ARZ EDİYOR

Yasaların çıkması kadar, uygulanması da önemli. Ülkemizde var olan yasalarının bazılarının uygulanmadığını yada eksik uygulandığına şahit oluyoruz.  Yasa’nın tam metnini görmeden açıklama yapmak doğru olmayabilir ama sahipsiz hayvanlara işlenen suçlar ise Tarım ve Orman Bakanlığının savcılığa başvurusuna tabi olması risk teşkil ediyor. Savcılık sahipsiz hayvanlar için kamu davası gibi kabul edip dava açabilmeli.

BELEDİYELERE VE BARINAKLARA YAPTIRIMLAR ÖNEMLİ

Mevcut yasalar ile Belediyelere yaptırım neredeyse söz konusu değil. Özellikle zehirlenmelerin çok sık görüldüğü ülkemizde bunu yapan ve emri verenlerin en ağır şekilde cezalandırılması önemli. Bu suçu işleyenleri cezalandırmak için iç işlerinden yada başka makamlardan izin almadan savcılık ve mahkemeler harekete geçebilmeli ve hapis cezası vermeli.

Barınaklar bir hayvan hapishanesine dönüşmemeli. Barınaklar bir tedavi ve rehabilitasyon merkezi olarak bilinmeli ve uygulamada da böyle olmalı. Toplumun bu konuda eğitmeli. Toplumun büyük kemsi hayvanların barınaka gitmesi gerektiğini ve kalan ömrünü orada geçirmesi gerektiği gibi bir algı var maalesef. Topluma hayvanlarla ortak yaşamamız gerektiği anlatılmalı, hayvan sevgisi aşılanmalı. Toplumun bu konuda eğitimin yanında Belediye çalışanlarının da eğitilmesi gerekli. Benim şahit olduğum bir çok barınakta nerede işe yaramaz personel var ise, hayvan sevgisinden uzak barınaklara cezalandırmak için görevlendirmişler. Bir personeli cezalandırma adına başlayan bu eylem sessiz canların cezalandırmasına dönüşüyor. Barınakta çalışacak personelinde belediye çalışanlarından gönüllüler arasında seçilmesi gerektiğine inanıyorum.

Barınakların ayrıca sivil toplum kuruluşları ile gönüllü insanlarla işletilmesi gerek. Barınaklarda yaşanan yasa dışı uygulamalar içinde oranın sorumluları için yaptırımlar ağır şekilde olmalı. Yasada bunlarda olmalı.

FAYTONLAR VE ATLAR

Faytonlara koşulan atların durumu sık sık basına yansıyor. Özellikle Adalarda yaşanan olaylar sık sık hayvan severler tarafından sosyal medyaya ve basına taşınıyor. Elbette At ve benzeri hayvanlar güçleri ile günümüze kadar taşımada, savaşlarda vs insanoğlu ile ortak bir kaderi yaşayarak bu güne kadar gelmiştir. Toplumda “Yük hayvanı” diye geçen bu canların artık o güçlerine ve yük hayvanı olma özelliklerine gerek kalmamıştır. Açık söylemek gerekirse Adalarda bu olay tam anlamıyla hayvan sömürüsü, köleleştirmeye dönmüştür. Adalarda bu Ataların ne gücüne nede taşıma kapasitelerine ihtiyaç kalmıştır. Burada alternatif çözümler vardır.

İngiltere gibi birçok çağdaş dediğimiz ülkelerde nostaljik faytonları görmekteyiz. Buna benzer uygulamalar bizde de özellikle Antalya ve İzmir çevresinde bulunmaktadır.  Bu tür turistik uygulamaların devam etmesi gerekiyor ise devlete düşen bunu sıkı denetlemesidir.  Atların 40-60 derece sıcakta saatlerce koşturulması ne vicdana nede insanlığa sığar. Burada sıkı denetimlerin olması gerekli ve yasal olaraktan caydırıcı uymayanlara ceza gereklidir. Elbette ki benim görüşüm nostaljikte olsa olmaması. Olacaksa da denetlensin.

HAYVANAT BAHÇELERİ, SİRKELER VE YUNUS HAVUZLARI NİYE VAR

Hayvanat bahçelerinin olması yunusların, fok balıklarının doğal ortamından koparılmış hayvanlarla doldurulup insanların gösterimine sunmanın mantığını hala anlamış değilim. Buraya gidenlerinde psikolojik durumlarını da anlamış değilim. Bunlar olmamalı. Kapatılmalı. Birileri para kazanacak hayvanları tutsak etmekte niye.

Yaralı iken tedavi amaçlı yakalanan ve insan kokusu vs gibi sebeblerden Doğal hayata dönemeyen hayvanlar için büyük yaşam alanları elbette bakanlık tarafından yapılsın. Buralara insanları gidip o hayvanların bakımlarına, temliliğine vs gönüllü olsun. Bunu anlarım.

Kısaca Hayvanat bahçeleri, yunus havuzları, sirkler gibi hayvanların doğal yaşamdan kopartılarak tutuldukları yerlerin yasaklanmalı.

SOKAKLARIN KÖPEKLER VE KEDİLER İÇİN YAŞANACAK ALT YAPILARI OLMALI

Sokaklarda köpekler ve kediler için mama ve su gibi beslenme alanları belediyeler ve gönüller tarafından oluşturulmalı. Toplumunda bunlara dokunmamsı gerektiği anlatılmalı. Hayvanlar için koyulan su kabına çöp atalara trafik cezalarında olduğu gibi para cezaları kesilmeli. Her yer kamera zaten tespiti zor olmaz.

Yine her 50 km minimum kapsayacak şekilde bu canlara sağlık hizmeti verecek gönüllü veteriner kliniği olmalı.

SOKAK KÖPEKLERİNE ÇÖZÜM BENDEN

Kediler ufak olmaları ve saldırganlık anlamda köpeklere oranla daha şanslılar sokaklarda. Köpekler öyle değiller. Doğal yapılarından dolayı mahallerde sürü halinde gezebiliyorlar. Koruma iç güdü ile devamlı takıldığı apartmanın ya da bir dükkânın önünde geceleri özellikle saldırgan olabiliyorlar. Bu onların doğal yapılarında olan genler. Bu nedenle toplumda olan şikâyetleri azaltma adına esnafa çok iş düşüyor. Belediyeler kendi sokağında bir köpeğin bakımını, sağlığını takip edecek esnafa destek vermeli. Mama yardımı, kulübe yardımı yapmalı. Tabela vergisini o esnaftan almamalı. Böylece teşvik etmeli. Tabi burada da uygulama takip önemli. Bu çözümle sokakta her köpeğin birde insanı olacaktır.

YASAKLI IRKLAR

Pitbul gibi yasaklı ırkların sokaklara düşmesi durumunda ötenazi değil bir yaşam alanı oluşturulmalı. Sahipli olan yasak ırklar da o insanların elinden alınıp barınaklara ve sonrasına ölüme gönderilmemeli. Tam tersine bu ırkların sahiplenilmesi teşvik edilmeli. Ancak bunları sahiplenecek kişilerin psikolojik testlerden geçirip sağlam karakterli bahçesi olan insanların sahiplenmesine izin verilmeli.  Benim gördüğüm bu tür köpekleri sahiplerinin çoğu ipe sapa gelmez bir güç gösterisi anlamında kullanan tipler. İstisnaları ayrı tutarım elbette. Demem odur ki yasaklı ırka bakacak insanları bir testten geçirelim.

Yasaklı ırkları özel insanlara teslim edelim ölüme göndermeyelim.

Yazar – Yönetmen Fedai Çakır evinde ortak hayatını yaşadığı sessiz can dostları ile

SON SÖZ

Özellikle büyük şehirlerde gönüllü kuruluşların sokak canlarına müdahale edecek yasal alt yapısı olsun ve sağlık hizmeti verebilsin.  Ben böyle bir kurum olsa çalışmak isterdim. Hindistan’da var böyle gönüllü bir kurum onları izledikçe mutlu oluyorum.

Çok şey mi? istiyorum bilemiyorum;  “İnsanın insana acımadığı bir coğrafyada insanların hayvanlara acımasını istiyorum.”

 

 

 

Önceki İçerikSigorta Şirketleri 6 ayda  15,6 milyar TL tazminat ödemesi yaptı
Sonraki İçerikHDI SİGORTA YENİ GENEL MÜDÜRÜLÜK BİNASINDA